Denis Villeneuve’ın Arrival ve Blade Runner 2049 filmlerini izledim. Beni heyecanlandıran ve sabırsızlıkla beklediğim Dune filminin de çekimleriyle uğraşması nedeniyle kendisinin filmlerinden birini daha izlemek istedim. IMDB’de geçmiş filmlerine baktım ve puanına göre Incendies’i seçtim. Türkçe'ye İçimdeki Yangın olarak çevrilmiş.
Film Ortadoğu’nun keşmekeşini, farklı kimlikler arası çatışmaların arasında bir kadının yaşadıklarını ve maruz kalabileceklerini en etkileyici bir şekilde yüzümüze çarpmış. Nawal’ın evlilik dışı ilişkisi ve bu ilişkiden doğan çocuğu ile film başlıyor. Bu da coğrafyanın aile ve namus baskısı ile yüzleşmesine neden oluyor ki zaten ülkemizde de hala buna benzer olaylarla karşılaşıyoruz. Aslında eğitim hayatına devam eden biriyken daha sonra Lübnan’da iç karışıklığın artmasıyla herkesin düzeni bozuluyor, Nawal’inki ise karmakarışık bir hal alıyor. Nawal'ın neler yaşadığını ise çocuklarına bıraktığı mektuplar sayesinde çocuklarının bunu araştırması sonucunda onlarla birlikte biz de öğreniyoruz. Filmin akışında Nawal’ın erkek çocuğu gibi fazla önemsemeden başlayıp bazı şeylerin aydınlanmasıyla benzer şekilde tepki veriyorsunuz ve dumuru iliklerinizde hissediyorsunuz izleyici olarak.
Birey-toplum-coğrafya üçgeninde geçen ve de sonuyla izleyeni vuran bir film çıktı karşıma. Hakkında hiç bir yorum okumadan ani bir kararla izledim ve kesinlikle bu şekilde izlenilmesi gereken bir film. Yoksa ağır spoilerlar ile karşılaşılabilir.
Denis Villeneuve’a gelecek olursam başarılı bir yönetmen, iyi işleri var ve de bilimkurgudan da hoşlanıyor, Dune hayranı ama Arthouse salonlarına daha çok yakışıyor sanki. Gelecek Dune filmindeki performansını çok merak ediyorum çünkü aksiyon da ihtiva eden Dune için düşünülünce geçmiş filmleri çok ağır sahnelere sahip. Ayrıca Dune'un uyarlanması zor tarafları da var. Örneğin kitapta yer alan ve bölüm başlarında alıntıların olduğu bölüm başı metinleri yer alacak mı yer alacaksa nasıl olacak, buradaki aforizmaların çoğu can alıcı ve vurucudur. Söylenene göre kitaba çok sadık kalınmış, bu yüzden her bir detayı görebileceğimiz anlaşılıyor ama bu da filmin süresini uzatacaktır. İlk kitap 3 parçadan oluşmaktadır. Aslında buna uygun olarak filmi 2 bölüm değil de 3 bölüm şeklinde çekseydi belki daha uygun olabilirdi. Umarım Alejandro Jodorowsky’nin hissettiği ve yüzüne vuran o heyecanla çekilmiştir.
Dune'un eski versiyonunun David Lynch yerine Alejandro Jodorowsky tarafından çekilmesi gerektiği bir uhdedir herhalde çoğu kişinin içinde kalan ama Jodorowsky'nin Dune'un sonunda kitaptan ayrılıp kendi düşüncesiyle bir son çekme isteği de Dune serisinin katli olurdu. Çünkü onun kafasındaki son seriyi bir anda çöpe atıyordu ve devam kitaplarının filmi de çekilemezdi.
Hans Zimmer bu film için Nolan’ın Tenet’ini reddetti ki bu iki filmin de 2020’nin en iyi işlerinden ve büyük bir fan kitlesinin olabileceğini öngörebiliriz. Dune’un hali hazırda kitabının fan kitlesi mevcut zaten ben de onlardan biriyim ama hayal kırıklığı mı olacak 2020 Aralık’ında göreceğiz. Şu ana kadar film gizlilikle ilerliyor. Sadece bir tane fotoğraf karesi görebildik neredeyse.
Çekimler bitti ve takip ettiğim kaynaklarda ve röportajlarda oyuncuların hepsi filmi hype’lıyor. Duncan Idaho rolünde olacak Jason Momoa, Stilgar karakterindeki Javier Bardem’i öve öve bitiremedi. Timothée Chalamet aynı şekilde çok iyi bir iş olacağını belirtiyor.
Denis Villeneuve’ın Dune için uygun yönetmen olup olmadığı hakkındaki soru işaretlerim filmi izleyene kadar devam edecek sanırım. Peter Jackson’ın yönetmenliğini beğenmememe ve klişelerden ibaret olarak görmeme rağmen Yüzüklerin Efendisi’nde başarılı bir iş yaptığını düşündüğümden kararsızım. Neden mi Yüzüklerin Efendisi'nden örnek verdim; çünkü Arthur C. Clarke'ın dediği gibi "Yüzüklerin Efendisi dışında bu kitapla kıyaslanacak başka bir kitap yok."